WhatsApp’ı Kapamak ya da Kapamamak, İşte Tüm Mesele Bu…DEĞİL!

Cansu Luna Karaboga
6 min readJan 20, 2021

Geçtiğimiz günlerde WhatsApp gizlilik sözleşmesini değiştirme kararı aldı. Zuckerberg kuyuya taşı attı, çıkarmaya çalışması bizlere düştü. Eş-dost soru yağmuruna tuttu. Bir yandan sevindim, zira önceleri kişisel verilerin korunması ve dijital mahremiyet gibi konulardan bahsettiğimde paranoyak muamelesi görebiliyordum. Öte yandan yahu şimdi hangi birinize hangisini anlatayım, nereden başlayayım diye düşündüm ve yazmaya karar verdim. Elimden geldiğince yalın ve herkesin anlayacağı bir dilde bu konuyu izah edeceğim. Fakat baştan belirteyim; mevzu derin. Öyle tek bir makalede yenilip yutulunacak türden değil. Dolayısıyla bu makaleyi bir 101 dersi gibi düşünün. Temelleri burada atacağız, tuğlaları üst üste dizmek size kalacak. Makale boyunca kötü haberi önden verip, iyi haberi sona saklayacağım. Karamsarlığa kapılıp okumayı bırakmayın lütfen.

Kişisel Veriler

Hani bir atasözü vardır: ‘Söz uçar, yazı kalır’ diye. İşte internet tam da böyle bir yer. Yazı gibi. Ne yapsan kalıyor. Her yazdığınız, her tıkladığınız, her izlediğiniz, her arattığınız, hatta bir fotoğrafa kaç dakika boyunca baktığınız bile kalıyor. İşte tüm bu bilgiler sizin kişisel verilerinizi oluşturuyor. Verileri, işlemek ve analiz edilmek için kullanılan dijital bilgi yığını olarak düşünebilirsiniz.

Bu Verileri Kim & Ne İçin Topluyor

Verileri bilgisayarınızdaki işletim sistemi (Windows & MacOS vb), telefonunuzdaki işletim sistemi (Android, iOS), kullandığınız uygulamalar (instagram, whatsapp, tiktok vb), arama motorları (google), e-mail sağlayıcılarınız (Gmail, Outlook vb), sokaktaki kameralar ve daha fazlası topluyor. Kısacası neredeyse herkes verilerinizin peşinde. Veriler önemli çünkü kimi ekonomistlere göre veriler çağımızın petrolü. Basite indirgenmiş hali ile ne kadar çok verin var, o kadar çok güçlü ve zenginsin. Günümüzde sıklıkla kullandığımız pek çok uygulama ücretsiz. Daha doğrusu ücretsiz yanılgısı yaratıyor. Aslında bir bedel ödüyoruz. Bu tarz uygulamalar çarkı döndürmek için reklamlara başvurur. Satıcılara da bu tarz dijital ortam reklamları cazip gelir çünkü geleneksel reklamların aksine hedef kitleye ulaşmaları daha kolaydır. Misal bir kozmetik üreticisi yeni kremini 40–60 yaş aralığındaki kadınlara satmak istiyor. Bir sosyal medya veya arama motoru üzerinden direk bu hedef kitle için reklam verebilir. Tabiki veriler sadece reklamlardan kazanç elde edinilmesi için toplanmıyor. Kimi zaman kullanılan ürünü iyileştirmek, size daha iyi bir deneyim sağlamak gibi naif nedenler ile toplanıyor. Kimi zamansa sizi yönlendirmek, fikirlerinizi manipüle etmek gibi etik olmayan emeller için de kullanılabiliniyor. Tıpki 2016 Amerikan seçimlerinde olduğu gibi. Çin hükümetinin uyguladığı sosyal kredi skoru da verilerin politik kullanımına dair bir örnek. Çin’de kişilerden toplanan veriler puanlara çeviriliniyor. Kişinin puanı yüksek ise az sıra beklemek gibi ödüller, puanı düşük ise uçağa/trene binememek gibi cezalar verilebiliniyor. Şöyle bir toparlamak gerekirse kişisel verileriniz sizlere birşeyler satmak, zaafiyetlerinizi bulmak, sizi yönlendirmek ve maalesef özgürlüklerinizi kısıtlamak için dahi kullanılabilinir.

Dijital Mahremiyet

Zannediyorum ki yukarıdaki paragraftan sonra ‘benim zaten saklayacak birşeyim yok’ diyeniniz kalmamıştır, zira olay birşeyi saklayıp saklamamak değil. Olay mahremiyet ve özgürlükleriniz. Ki eğer evinizde perde kullanıyorsanız, tuvalete giderken kapıyı kapatıyorsanız sizin de saklayacak birşeyleriniz var demektir.

Dert Bende, Derman Kimde?

Derman öncelikle sizde. Veri güç olabilir ama farkındalık da güçtür. Herşey arz talep meselesidir. Sizler daha bilinçli tüketiciler haline gelirseniz firmalar da ona göre ürünler sunmak zorunda kalırlar. İnternet gerçek hayatın bir yansımasıdır. Malum onu da biz insanlar yarattı. Dolayısıyla içinde hem iyiyi barındırır hem kötüyü. Gerçek hayatta nasıl her önümüze gelene herşeyimizi anlatmıyor, her bulduğumuzu yemiyorsak, internet üzerinde de aynı tutumu göstermeliyiz. Her uygulamayı indirip kullanmamalıyız. Kullandığımız uygulamaları, cihazları, e-mail sağlayıcılarını, arama motorlarını sorgulamalıyız. Gözü kapalı güvenmemeliyiz. Sırf ücretsiz diye her yeni çıkan uygulamaya balıklama atlamamalıyız. Teknolojik farkındalığımızı yükseltmeliyiz.

Özgür Yazılım

Kötü haberi verdik. Biraz da iyiliklerden güzelliklerden bahsedelim. İnternet üzerindeki her uygulama sizin verilerinizin peşinde değil. Hatta bazıları tam aksine sizin mahremiyetinizi çok önemsiyor. Fakat rakipleri kadar reklam bütçeleri olmadığı için biraz raf arkalarında kalabiliyorlar. Bu tarz uygulamalara bilgisayar bilimleri camiasında özgür yazılım denir. Özgür yazılımlar açık kaynaklıdır. Açık kaynak demek bir yazılımın kodlarının herkese açık olması demektir. Açık kaynaklı ürünlerde firmaya güvenmemize veya firmanın yetkilisinin sözüne inanmamıza gerek kalmaz. Kodu inceleyerek kullandığımız uygulamanın perde arkasında ne olup bittiğini görmüş oluruz. Açık kaynaklı yazılımlar size mahremiyet dışında güvenlik de sağlar. Kodlar herkese açık olduğundan bir çok yazılım mühendisi ve siber güvenlik uzmanı bu kodları inceleyebilir. Dolayısıyla herhangi bir güvenlik açığı daha hızlı bir şekilde fark edilip onarılınır. Jargonsuz bir örnek vermek gerekirse açık kaynaklı yazılımı mutfağı açık veya cam duvarı olan bir restoran gibi düşünebilirsiniz. Yemeğinizin hazırlanışını başından sonuna kadar izleyebilirsiniz. Dahası adından da anlaşılacağı üzere özgür yazılım etiktir. Verilerinizi toplamaz. Sizi profillendirip sürekli benzer reklamları veya videoları önünüze çıkartmaz. Sizi özgür kılar. Ayrıca özgür yazılımlar neredeyse her zaman ücretsizlerdir. Özgür yazılımlar çoğu zaman gönüllüler tarafından geliştirilir. Kimi zaman sivil toplum örgütlerinin çatıları altında hayat bulurlar ama büyük şirketlerin de özgür yazılımlara katkıda bulundukları hatta kendi çatıları altında geliştirdiklerine de sıklıkla rastlanır. E daha ne olsun! Sonuç olarak özgür yazılım kullanmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Ara sıra bütçenizin yettiğince 3–5 katkıda da bulunursanız bu tarz etik teknolojilerin yaşamasına ve sizi özgür kılmaya devam etmesine imkan sağlamış olursunuz. Aşağıda verilerimizin peşinde koşup mahremiyetimize salça olan uygulamaların özgür yazılım alternatiflerini bulabilirsiniz. Herhangi bir uygulamayı indirir gibi telefonlarınıza indirebilir veya arama motorunda aratıp bulabilirsiniz. Misal eğer Apple marka telefonunuz varsa AppStore’a, Android işletim sistemli telefonunuz var ise Play Store’a girip DuckDuckGo diye aratırsanız karşınıza uygulama hemencicik çıkacaktır. Kullanmaya başladığınızda ne kadar kolay ve aşikar olduklarını farkedip keyif alacağınıza inanıyorum.

  • Google → DuckDuckGo
  • Gmail → Protonmail
  • Google Maps → OpenStreetMap
  • Facebook → Diaspora
  • Twitter → Mastadon
  • Zoom → Jitsi / Big Blue Button
  • Chrome / Internet Explorer / Safari → Firefox / Brave
  • WhatsApp → Signal
  • Outlook → ThunderBird

Eğer yukarıdaki listede sıklıkla kullandığınız uygulamanın alternatifi listelenmemiş ise meraklanmayın. Günümüzde nerdeyse herşeyin özgür yazılımı mevcut. Yeni favoriniz olan arama motoru DuckDuckGo ya girip bulabilirsiniz. Klişe olacak ama herşey bir tık kadar uzak.

Sansüre Dur De

Herşey Özgür yazılıma geçmek ile bitmiyor. Son yıllarda sıkça gözlemlediğim bir başka problem de internet üzerindeki sansür. Özellikle sosyal medya platformlarında ‘popüler’ olmayan düşünceler sıklıkla sansürleniyor. Kullanıcılar gruplardan çıkartılıyor, bloklanıyor. Ve bu sansür çoğu zaman sosyal medya platformu tarafından değil o platformun kullanıcıları tarafından yapılıyor. Hepimiz internetin ne kadar güçlü bir araç olduğunun farkındayız ve yanlış yönlere kayarsa ne kadar kötü sonuçlar doğuracağını anladık. Yukarıda algı yönetimi gibi konulardan da bahsettik. Bize ters gelen, yanlış gelen düşünceleri internet üzerindeki mecralardan kaldırmaya, yok etmeye çalışmamalıyız. Sansürü bizler gibi sıradan kullanıcılar birbirine uygularsa, internet üzerinde çok büyük güç sahibi olan büyük oyuncuların eline ne tür kozlar geçeceğini ve kendilerine neleri hak göreceklerini siz düşünün. Ve unutmayın, bu sansür bir gün gelip sizi de vurabilir.

Blok Zincir ve Kriptografi Dosttur

Özgür yazılım dışında bizim safımızda savaşan iki element daha var. Bunlardan biri blok zincir teknolojisi. Geleneksel anlamda internet üzerindeki pek çok şey merkezi sistemlerde saklanır. Merkezi sistemler tek sepete konulmuş yumurtalara benzerler. Güvenlik riski büyüktür. Ayrıca merkeziyetçi yapıya sahip bu sistemler tüm gücü tek kişide toplarlar. Blok zincir de bir depolama yöntemidir fakat merkeziyetçi değildir. Yumurtalar tek sepete konulmaz. Siber saldırılara karşı daha dirayetlidir ve gücü hiç kimseye vermez. Aksine kullanıcı kendi ekipmanını kullanarak blok zincire katkıda bulunabilir. Bu son detay çok önemli çünkü özel blok zincir denilen bir depolama yöntemi daha var. Bir uygulama size blok zincir alt yapımız var diyor fakat siz kullanıcı olarak zincire katkıda bulunamıyorsanız uzak durunuz.

Kriptografi matematiksel şifreleme bilimidir. İnternet üzerinde bilgilerimiz çalınmasın veya herkes tarafından erişilemesin diye sıklıkla kullanılır. Daha sıradan bir örnekle kriptografi sıradan camı buzlu cama çevirir ve gizlilik sağlar diyebiliriz.

Kelime Oyunlarına Dikkat

İnsanların dijital mahremiyete olan farkındalıklarının artması ile şirketler de artan bu talepten faydalanma çabasına girişti. Maalesef tüm çabalar hakkaniyetli olmuyor. Gizlilik vadedip, gizlilik namına hiç bir şey sunmayan pek çok ürün/uygulama türedi. Örneğin 2019 da katıldığım bir fuarda bir bilgisayar markası gizlilik vadeden diz üstü bilgisayarlarını sergiliyordu. Yetkili personele bu bilgisayarın ne özelliği var, bana nasıl daha fazla gizlilik sağlayacak diye sorduğumda aldığım cevap üzücü olmuştu. Bilgisayarda yüz tanıma ve parmak izi okuyucusu vardı. Benden başka kimse bilgisayara erişemeyeceği için gizliliği çok iyiymiş denildi. Verilerimin korunması, bilgisayarda özgür yazılımların kullanılmasına dair hiç bir özellik yoktu. Belliki gizlilik kelimesi popüler ve ilgi çekici olduğu için bir pazarlama taktiği olarak iliştirilmişti. Dolayısıyla teknoloji firmaları bize birşeyler vadetebilirler, her zaman için dikkatli olup vadedileni nasıl sağlayacaklarını sormalıyız.

WhatsApp diyorduk

Silip silmemek herkesin kendi tercihidir. Ben şahsen son üç yıldır hem Signal’i hem WhatsApp’ı kullanıyordum. Signal’i güvendiğim ve sevdiğim için. WhatsApp’ı zorunluluktan. Umut ediyorum ki bu mütevazı yazım az da olsa daha sağlıklı bir tercih yapabilmeniz için sizlere yardımcı olmuştur. Zorunluluklardan kurtulabilmemiz dileğiyle.

--

--